Sommaroy’in Zamanı Bırakma Kararı: Zamanın Ötesine Geçmek
Sommaroy, Norveç’in kuzey kıyılarında, Troms bölgesinde yer alan bir ada ve küçük bir yerleşim yeridir. Bu ada, özellikle beyaz geceler (24 saat boyunca güneşin batmadığı dönemler) ve kutup gündüzü deneyimiyle ünlüdür. Sommaroy, zamanın farklı algılandığı ve insanın doğa ile uyum içinde yaşadığı ilginç bir coğrafi bölge olarak dikkat çeker. Kuzeyinde, kutup çemberinin yakınlarında, büyüleyici doğal güzelliklere sahip bir ada. Adanın coğrafi konumu, her yıl belirli dönemlerde kutup gündüzü ve kutup gecesi deneyimleri sunarak zaman kavramını bizzat deneyimlemenizi sağlar.
Yazın 24 saat boyunca güneşin batmadığı, kışın ise hiç doğmadığı bir dünyada, zamanın kesin sınırları ne kadar anlamlı olabilir? Bu soruya Sommaroy’in sakinleri, 2019’da verdikleri bir kararla yanıt aradılar. Zamanı bırakma kararı, sadece bir yerel yönetim kararı değil, aynı zamanda zamanın toplum üzerindeki hâkimiyetine karşı bir direnişti.
Zamanı Bırakmak: Toplumsal Bir Anlam Çıkarmak
Sommaroy, zamanın sadece bir ölçüm aracı olmadığı bir dünyayı hayal etti. 24 saatlik zaman dilimlerinden, ulusal saat dilimlerinden bağımsız bir yaşam önerisi sundular. Adadaki yaşam, yalnızca güneşin yükselmesi ve batması ile değil, insanın içsel ritmiyle şekilleniyordu. Gündüzün ne zaman başladığı ve geceye ne zaman geçildiği sorusu, her bireyin kişisel algısına göre değişiyordu. Sommaroy halkı, zamanın doğrusal bir çizgide ilerlemediğini, her bireyin kendi zamanını yaşama hakkına sahip olduğunu savundu.
Bu karar, fiziksel anlamda zamanı “bırakmak” değil, onun üzerindeki baskıyı sorgulamak ve toplumsal yaşama farklı bir açıdan bakmaktı. Zamanın diktatörlüğünden çıkmak, insanları sabah sekiz ile akşam beş arasında çalışmaya, öğle yemeklerini belirli saatlerde yemeye zorlayan toplumsal normlardan kurtarmayı amaçlıyordu. Zamanın bir tür toplumsal iktidar olarak algılandığı bu sistemde, Sommaroy halkı bir tür özgürlük alanı yaratma çabasında olduğunu ilan etti.
Sommaroy: Zamanın Yeniden Tanımlandığı Yer
Zamanın sadece bir insan icadı olduğu, felsefi bir tartışma konusu olagelmiştir. Albert Einstein’ın Görelilik Kuramı, zamanın mutlak bir kavram olmadığını, gözlemcinin hızına ve yer çekimine göre değişebileceğini ortaya koymuştur. Sommaroy’deki “zamanı bırakma” kararı, bu fiziksel gerçeği toplumsal bir düzeye taşımayı hedefliyordu. Zamanı, doğanın bir parçası olarak kabul etmek ve insanın içsel ritmine göre şekillendirmek, toplumu zamanın üzerinde hissettiği baskıdan kurtarmanın bir yolu olabilir miydi?
Adada 24 saatlik günler ve gece olmayan dönemler yaşanırken, insanlar uyumak için belirli saatlere bağlı kalmak zorunda değildi. Aynı şekilde, güneşin batmadığı dönemde akşam yemeğini yemek, geceyi beklemek, her şey birer sosyal gereklilik olmaktan çıkar. İnsanların sadece içsel biyolojik saatlerine, ruh hallerine ve günlük ihtiyaçlarına göre bir yaşam sürmesi, Sommaroy’in önerdiği özgürleşme modeliydi. Bu, zamanın kültürel bir inşa olduğuna dair güçlü bir bakış açısını yansıtır. Sommaroy halkı, zamanı bir yapboz parçası gibi kesip, istediği şekilde yeniden yerleştirerek, yaşamın daha akışkan, daha esnek ve daha kişisel olabileceğini savundu.
Zamanın ve Doğanın Bütünleşmesi
Sommaroy’in zaman kavramını reddetme önerisi, aslında doğa ile daha derin bir bütünleşme arzusunun bir dışavurumudur. Güneşin doğması ve batması, mevsimlerin değişimi, rüzgarın yönü – bu doğanın ritimleri insanın zaman algısının ötesindedir. Sommaroy, bu ritmi takip etmek, doğal döngülerle uyumlu bir yaşam sürmek istiyordu. Zamanın ölçülmesi gereken bir şey değil, yaşamın bir parçası olarak kabul edilmesi gerektiğini vurguluyordu.
Kutup gündüzü ve kutup gecesinin hüküm sürdüğü bu adada, zamanın farklı algılanması, yaşamın da farklı bir boyut kazanmasına neden olur. İnsanlar, belirli bir saatte yemek yemek, çalışmak ya da dinlenmek zorunda değillerdir. Oysa zamanın sabit bir çizgide aktığı yerlerde, bu tür esneklikler genellikle mümkün olmaz. Sommaroy’in tavsiyesi, aslında insanın doğayla uyum içinde, zamanın baskılarından uzak bir yaşam biçimine dair derin bir çağrıdır.
Zamanı Bırakmak: Bir İsyan mı, Yoksa Bir İleri Adım mı?
Sommaroy halkı, zamanın bir toplumsal dayatma olduğuna ve insanların özgürce yaşama hakkına sahip olduğuna inanarak bir isyan başlatmış gibi görünüyor olabilir. Ancak bu karar, aslında insanın varoluşsal bir sorusu ile yüzleşmesi demektir: Zaman gerçekten ne kadar önemli? Zamanı bırakmak, onun üzerindeki hegemonyayı sonlandırmak, belki de özgürlüğün yeni bir tanımını yapmak anlamına gelir. Sommaroy’in kararı, sıradan bir toplumsal reform değil, zamanın kendisini sorgulayan bir eylemdi.
Evet, Sommaroy halkı 2019 yılında zaman diliminden bağımsız bir yaşam sürme fikrini benimsedi, bu küçük adanın sakinleri, zamanı anlamak için alıştığımız yolları terk etmeyi ve farklı bir varoluş biçimi denemeyi öneriyor. Zamanın doğrusal bir kavram olmadığı, her bireyin kendi içsel ritmine göre var olabileceği fikri, bize modern dünyada, sadece saatlerimize bağlı kalmadan yaşamanın nasıl mümkün olabileceğini hatırlatıyor.
Zamanın ötesine geçmek, belki de gerçek özgürlüğü bulmanın bir yoludur.